Pazar

31- Noel Baba kimdir?

Noel Baba kimdir?

------------

Cevap:

Cesitli dillerde cesitli isimlerle anilan Noel Baba, bazi kulturlede "Saint Nicolas", "Santa Claus" yada sadece "Santa" olarak bilinir.

Asil ismi Nicolas dir ve bugunku Antalya yakinlarindaki Demre de dogup yasamistir. Cok zengin bir ailenin cocugu iken ebeveynlerin erken olumu ile zor bir hayat gecirmis, daha sonra kendini dine adayarak bulundugu yorede Bishop yapilmistir. Bishop unvani vilayet/eyalet boyutuindaki en yuksek dini makamdir. Olumunden sonra Vatikan tarafindan Havarilige (Sainthood) yukseltilmistir.



Noel Babanin kendini dine adadiktan sonra ailesinden kalan varligini fakirlere, ozellikle cocuklara dagittigi soylenir. 343 yilinda olumunden sonra Demre'de liderligini yaptigi kilise yakinlarina gomulmustur. Tarih boyunca cocuklarinin korunmasi icin dua etmek isteyen insanlar St. Nicolas'in mezarini ziyaret etmisler, 20 yuzyil kulturu ise bugunku bilinen dejenere pop kultur ikonu haline getirmistir.
Dogma buyume Islamiyet oncesi Anadolulu olan Noel Baba'yada diger atalarimiza yaptigimiz gibi sahip cikmiyoruz ve bundan istifade eden alakasiz ulkelerin insanlarina terkediyoruz.

Salı

30- Cumhuriyet ve Demokrasi


Cumhuriyet nedir?

Demokrasi ve anlami nedir?

-------------------------

Cevap:

Cumhuriyet; iktidari hanedanin elinden alip halka devreden, iktidarin babadan ogula gecmedigi yonetim bicimidir.
Cumhur= (Arapca) Halk.

Demokrasi; Her bir bireyin temel hak ve ozgurluklerini kayitsiz sartsiz olarak yasiyabildigi devlet sistemidir.
Demos= (Yunanca) Halk
Kratia= (Yunanca) Yonetim
***

Cumhuriyet, pratik olarak hanedanın elinden iktidarı alıyor. Kısacası, bir ülke cumhuriyet ise bu, artık orada iktidar hanedanın elinde değil, babadan oğula geçmiyor anlamına geliyor.
Hoş, demokrasilerden nasibini almamış cumhuriyetlerde bu ilkenin de uygulanamadığına şahit oluyoruz. Örneğin, Hafız El Esad'ın pençesinde yıllarca kımıldamadan duran Suriye'de iktidara oğlu geldi. Halbuki Suriye de bir cumhuriyet... Azerbaycan'da da aynı şey yaşandı.

Üstelik, eğer hanedanın elinden alınan iktidar halka devredilmiyorsa, bu da pek işe yaramıyor. Padişahlığı yıkıyorsunuz, halk iktidarının gerçekleştiği propagandasını yapıyorsunuz ama bir de bakıyorsunuz ki, iktidarda bu sefer de bir tek adam, bir diktatör var. Örneğin, 25 yıl iktidarda kalan Saddam'ın rejiminin adı da cumhuriyetti... Ama Saddam dışında yirmi üç milyonluk ülkede kimsenin esamisi okunmuyordu.

Irak, Suriye, İran cumhuriyet ile yönetiliyor. Oralarda hanedan yok ama demokrasi de yok. Tersine zulüm var. Buna karşılık, İngiltere'de, Norveç'te, Belçika'da cumhuriyet yok. Sembolik krallıklar var ama demokrasinin en köklü geleneklere sahip olarak uygulandığı ülkeler buraları...Irak gibi cumhuriyet olacağına, İngiltere gibi krallık olsun...
***

Yönetilenlerin oyuna dahil edildiği rejimin adı ise demokrasidir.
Demokrasilerde halkın oyu, çoğulcu seçenekler arasında belirleyici olur. Sadece tek bir partiye, sadece tek bir adama değil, her türlü akıma hakemlik eder. Şiddet içermeyen her fikrin söylenip yazıldığı, propagandasının yapıldığı, örgütlendiği bir ortamda halk tercihini yapar. Çoğunluğun iradesi devleti yönetir.

Değişmeyecek olan bireyin temel hak ve özgürlükleridir. Herkes evrensel hukukun kazanılmış haklarının güvencesi altındadır. Bireyin temel hak ve özgürlüklerde ifadesini bulan alanına kimse dokunamaz. Demokrasilerde bu nedenle Kabe parlamentodur. Parlamento, devlet organları arasında tüm üyelerinin halk oyuyla seçildiği tek kurumdur. Bu nedenle demokratik rejimlerde parlamento üzerinde hiçbir kurum olamaz.
***

Asagidaki listede bulunan rejimler Cumhuriyet olabilir ama Demokrasiden sozedilemez:

ALINTILAR: Gazetem.net Answers.com Wikipedia

29- Ne demek şeffaf olmak..?


Ne demek şeffaf olmak..?
---------------------
Cevap:

Erdoğan Aktaş: Ne demek şeffaf olmak..?

İ.Ü. İktisat Fakültesi Prof. Dr. Mehmet Altan: "Şey" bir nokta bırakmamak, yani yaptığın her hareketin nedenini anlatabileceğin, sebebini açıklayabileceğin, görünürde, gün ışığında hareket edebilmek. Bu toplum gün ışığında hareket etmek istemiyor. Yani hem toplum olarak ve toplumun örgütlenmiş biçimi olarak, devlet olarak, Türkiye kazandığından daha fazlasını, haketmediğini almak için hep şartlanmadan gelmiş. Yani Osmanlı’da bir rekabet olmaması, üretim olamaması, Osmanlı’nın bir talana dayalı mali imparatorluk olması bizde kötü refleksler bırakmış. Ve bu toplum bir şekilde hakettiğinden çok daha fazlasına yönelik hareket, bir ister arzu içinde. Ve bunun da temelinde Osmanlı İmparatorluğu’nda nasıl padişah istediğini istediği şekilde ödüllendiriyorsa, Türkiye Cumhuriyeti’nde de devlet dağıtımcı bir rol üstlenmiş. Yani normalde kapitalist bir ülkede rekabet vardır, insanlar üretirler, yarışırlar ve hak ettiklerini piyasadan alırlar.

Biz de Osmanlı’dan gelen bu kötü tortu nedeniyle devlet paylaştırıcı rolünü üstleniyor. Paylaştırıcı rolünü üstlendiği vakit, bu rekabetin olmadığı, üretim karşılığı piyasadan senin hak ettiğini aldığın bir toplum olmaktan çıkıyor ve bütün toplumu, siz yavaş yavaş uyuşturucuya alıştırır gibi hak etmediği bir şeyi alabileceği fikrine yatkın bir hale getiriyorsunuz. Bunu fiilen de doğruluyorsunuz. Bu saydamlıktan toplumu olduğu gibi uzaklaştırıyor. Mesela, şimdi ne bileyim, Türkiye’de devletle toplum arasında illegalite, yasal olmayanın üstünde bir anlaşma var. Faili meçhulün peşine halk çok gitmiyor. Ama devlet de hazine arsasının yağmalanmasına, kaçak elektrik kullanılmasına, rüşvetin üstüne gitmiyor. Bu hukuk devleti olmaktan çıktığımız, devletin paylaştırıcı rolünü üstlendiği ve bütün toplum olarak hak ettiğinden fazlasını alma, bir beleşe, avantaya yatkınlık gibi bir durum ortaya çıkarıyor. Siz hak ettiğinizin dışında bir şey aranıyorsanız tabiki saydam olamazsanız.
***

Erdoğan Aktaş: Peki bu raporu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mehmet Altan: Bu rapor çok enteresan ama bu rapor kadar çok ilginç olan bir başka rapor vardı. Sayıştayın 2000 yılı ropuru, mali yıl raporunda inanılmaz şeyler söyleniyordu. Normalde kulağı hassas, sizin çok kulağınız hassas ama aynı kulak hassaslığını toplumda bulamıyoruz, habercilik açısından da müthiş bir haberdi o. Yani bir manşetlerden inmemesi gereken bir rapordu ve o rapor bizim 1971 yılıyla 99 yılları arasında 116 milyar doların bütçe dışı harcandığını söylüyordu. Ve aynı zamanda Türkiye’nin dış borçlarının bir kaydının kuydunun, düzenli bir tutanağının olmadığını söylüyordu. Eğer bir toplum 1971’le 99 yılları arasında 116 milyarı bütçe dışı harcıyorsa bu ikinci görünmeyen bir gizli bütçesi var demektir. Ve bu neden saydam olmadığını da anlatayım şimdi..

Çünkü saydam olmak şudur; ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım, vergimi veriyorum ve devlet o vergiyle var oluyor. Ama bu vergiyi nereye harcadığımı göremiyorum. Bu verginin harcandığı yeri göremezse direk vatandaş ve bunu sorgulayamazsa, orası saydamlıktan gittikçe uzaklaşır ve kokuşmaya, çürümeye başlar. Çünkü parlamentoların temelinde vergi vardır, o vergilerin kontrolü vardır. Şimdi Sayıştay ki, Sayıştay nedir bu sorduğunuz vakit üniversite öğrencileri bile bunu tanımlamakta zorluk çekiyor. Ordan da saydamlaşmamız zorlaşıyor, Sayıştay, TBMM adına kamu harcamalarını kontrol eden kurumdur. Ve ne gariptir ki Sayıştay’ın yetkilerini arttırmaya yönelik bir yasa tasarısı bunu halk adına denetlemeyi meclis adına yapıyor, meclis tarafından reddedildi. Şimdi o Sayıştay, 2000 yılı mali raporunda diyor ki; ey ahali 1971 ile 1999 yılları arasında senden alınan vergilerin 116 milyar dolarlık kısmı ki bu aşağı yukarı bizim bir yıllık toplam üretimimizin yarısından fazla. Bütçe dışı bir şekilde harcandı.

Bu toplumun hiçbir kendi verdiği vergiler üstünde denetimi olmadığını, çok karanlık bir şekilde paralarını harcadığını, kamunun para harcama olanaklarının kanun dışında yapabildiğini gösteriyor. Onun için bu raporun söylediği daha önce bir kez de bir başka anlamda Sayıştay tarafından söylendi. Ama bu rapor özel sektörün de çalışmalarını vesaireyi de daha geniş alanda irdeleyen bir rapor. Yani Türk toplumu şeffaf değil. Şeffaf olmak çok zor bir iştir. Fakat şeffaf olduğunuzda çok güçlü olursunuz. Şeffaf olmak için kendinize özgüven gerekir. Dünya çapında üretebildiğinize emin olmanız lazımdır, rekabetten korkmamanız lazımdır. Kimsenin yanına yanaşma değil birey olarak ayakta kalmanız lazımdır. Ve Türk toplumunun genel özelliklerine baktığımız vakit, biz hepimiz ilk okul 4’ten terkiz, çalışan iş gücünün yüzde 80’i mesleksiz, toplam üretimimiz ulus olarak 5 milyonluk Norveç kadar değil ve hepimiz bir şekilde beleşine devletten geçinmeye şartlanmışız. Bunlar buranın şeffaf olmasını engelleyen hususlar.

Ama buna daha teknik olarak bakarsak, bütçedeki paralar nereye harcanıyor? Kim harcıyor? Nasıl harcıyor? Onlara bakmamız lazım. Bir de bütçe dışı meseleler var. Mesela Türkiye’deki silah alımlarıyla ilgili harcanan paralar bütçede görünmez. Biz silahları neyle alıyoruz? Bunu kimse bilmez. Mesela bu da gündeme gelmez. Şimdi bu harcanan paralar nasıl harcanıyor, gündeme gelmedikçe, çünkü bunu gündeme getirenin de muhakkak bir yerlerde bir kirli dosyaları, bilmem şeffaf, saydam olmayan ilişkileri vardır diye, herkes herkesi çıkar, projektör tuttuğu vakit, bir şekilde bir derdi varsa insanların bir şeffaflığın peşinden gitmezler. Şimdi o toplumla devlet illegalitede, yani kanun dışında mutabakat içindeyse kimse şeffaf olalım diye bir birini zorlayamaz. Ordan da gelen bir sakatlık var.
***


Erdoğan Aktaş: Şimdi bu raporda enteresan bir noktaya daha değiniliyor. Bu raporda eğer üst sralarda yer alıyorsanız ki ülkemiz dördüncü, kredi aldığınız zaman risk oranınız fazla gösteriliyor ve buna göre krediyi geri ödemede daha fazla para harcıyorsunuz bu yine rapora giriyor, vergi olarak yansıyor. Ve böylelikle halkın geçim sıkıntısını da etkiliyor, aynı zamanda tabi kaynakların dağıtımı ve harcanması konusunda da.. Bu olayın mali boyutuyla ilişkisini nasıl açıklıyorsunuz..?

Mehmet Altan: Şimdi şeffaf olmadığı vakit bir toplum, şimdi bu akılcı değil demektir. Akılcı olmadığınız vakit doğanın kendisindeki akla karşı hareket ediyorsunuz anlamına gelir. Ve bunu çok pahalı ödersiniz. Yani toplumların akılcı olmamasının maliyeti çok yüksek. Biz bunun maliyetini sadece bu söylediğiniz anlamda, borcun riski büyük olduğu için faizine bakmayın. Şimdi toplum olarak trafik kazalarında ölenler, hastane kapılarında ölenler, yanlış teşhisten ölenler, depremde ölenler, mesela ihale yasasını Türkiye de işleyebilirdi. Türkiye’de bugün siyaseti nasıl finanse ediyorlar? İhale yasasıyla. Halbuki Gümrük Birliği anlaşmasını, belirli bir paranın, limitin üstündeki ihalelerin Avrupa Birliği düzeyinde herkese açılarak bir rekabet içine sokulması şartı var. Bunu uygulasak, mesela Türkiye’de ihale mafyası ortadan kalkar ve ihale mafyası ortadan kalktığı vakit, depremde ilk önce kamu binaları çözmez. Ne bileyim, geçenlerde mesela damı uçtu okulun, çocuklar öldü, çocuklarımız ölmez. Şimdi bu da bir şekilde şeffaf olmanın dolaylı maliyetidir. Şimdi bu toplumsal olarak bu kadar geri kalmışlığın, fakirliğin ve trafikte, depremde, şurda burda ölmenin hepsinin aslında maliyeti şeffaf olmamakta yatıyor. Ben bunlarda şeffaf olduğunuz vakit zaten riskli bir yer olmaktan çıkıyorsunuz, faizi de ödemiyorsunuz. Ama o mali boyuta gelinceye kadar biz insan olarak, insan zaiyatı olarak, geri kalmışlık olarak, yaşam kalitesi açısından bunun bedelini ödüyoruz.
***


Erdoğan Aktaş: Rapora baktığımız zaman, demokratikleşmeyle ekonomik gelişim arasında şey görünüyor? Bunu nasıl değerlendirirsiniz..?

Mehmet Altan: Demokrasi nedir..? Sizin vergi, şimdi devlet kutsal falan değildir. Devlet hepimize hizmet etmekle yükümlü bir aygıttır. Yani parasını bizden alır, yani devletin patronu benim. Normalde olmam gerekir, ama Türkiye’de iş tersine dönmüş ve devlet halkın patronu. Şimdi demokrasilerde siz bireyle yani vatandaşlık tanımına, birey tanımına dayalı bir ilişki bu. Vatandan nedir? Hak ve yükümlülükleri Anayasa’yla yasayla tanımlanmış bir ilişki biçimi devletle birey arasında, neler yaparım neler yapar, neler yapamam, neler yapamaz, hak ve görevler, yükümlülükler. Şimdi bu ilişkiyi yürüten esas temel unsur vergidir. Ben vergi veririm o da bana hizmet sunar. Ben bu devlete vergi verdiğime göre, dünyanın en ileri ülkesindeki en ileri vatandaş kadar da hizmet talep ederim. Bunu vermediği vakit de yargılarım, sorarım. Ben yönetilenim, o da yöneten. Ve yönetilenler vergilerinin karşılığını alamadıkları vakit yönetenlerden hesap sorarlar. Demokrasinin özü budur.

Şimdi biz vergilerimizi eğer 71 yılıyla, Sayıştay’ın resmi açıklamasında, 99 yılları arasında 116 milyarlık kısmının nereye harcandığını bilemiyorsak, burda birey, vergi veren insan, vatandaş, o toplumun en temel unsuru, kendi demokratik hakkını, yani hizmet alma, hizmetin niteliğini sorgulama, vergisinin nereye gittiğinin peşine gitme gibi en temel vatandaşlık hakkını kullanamıyor demektir. Şimdi bu ekonomik olarak böyle bir hakkı kullanmadığınız vakit, demokratik olarak da devletin size karşı davranışlarını, yer yüzü standartlarını geliştirmesini, özgürlüğünüzün peşine de gidemiyorsunuz. Çünkü bu özgürlüğün temelinde bu hesap sorma, denetleme unsuru var. Bunun denetlenmediği bizzat Sayıştay tarafından söyleniyor. İşte silah alımlarını de ben söylüyorum mesela, bir akademisyen olarak kimse bu işin içinden çıkamıyor. Yani biz silahları nerden aldığımızı akademisyenler düzeyinde bilemiyoruz. Bu alanlar bilemiyor. ***


Erdoğan Aktaş: İlk cümlelerinizde, toplumu bir nevi hak etmediği şeylere doğru gitmesine alıştırmak dediniz. O zaman Avrupa Birliği’ni hak etmiyor muyuz biz..?

Mehmet Altan: Şimdi Avrupa standartlarına baktığınız vakit bu devletçe, burda piyasa ekonomisi yok. Onun için şeffaflık olmuyor. Yani piyasa ekonomisinden Türkiye çok uzak, devlet çok ekonomide hakim. Dağıtım rolünü üstleniyor. Bizim Avrupa Birliği’ni hak etmemiz için dağıtımı siyaseten değil ekonomik olarak ürettiğimizin karşılığını piyasada yapmamız lazım. Avrupa’da baktığınız vakit, kapitalist sistemin piyasa ekonomisinin dağıtımını, insanların piyasadaki rekabetleri sonunda ortaya çıkardığını görüyorsunuz siz. Eğer devletin ekonomideki rolü bu kadar yüksekse ve çalıştığınızın karşılığını ekonomik olarak değil siyaseten sizin dayandığınız bütçeye göre alıyorsanız o Avrupa Birliği’nden uzaklaşıyorsunuz demektir. Bir de çalışmanın, alın teri dökmenin karşılığında bir şey aramak yerine, devlete yanaşarak siyasi kulislerde, siyasi şeylerde taraftar bularak, yandaş bularak gizli saklı bir şekilde bir pay peşindeyseniz, bir soygun peşindeyseniz, o Avrupa Birliği’nden tabiki uzaklaşıyorsunuz, dünyadan da uzaklaşıyorsunuz. Bilgisayar çağı, saydamlık dışı bir idareye de yönetime de izin vermiyor. Yani yer yüzü gittikçe saydamlaşıyor. Ve Türkiye’nin en büyük temel sorunu bugün saydam olmamaktır. Neden saydam değil? Çünkü saydamlıktan korkacak kadar kendi öz benliğinde sakatlıklar görüyor.

http://www.ntv.com.tr/news/60363.asp

Cumartesi

28- Sarikamis Faciasi nedir?

Sarikamis Faciasi neden oldu?

--------------

Cevap:

Tek kursun atmadan 90 bin gencimizin sehit olmasina sebep olan darbeci General Enver (Pasa), hic bir makul sebep yokken Osmanliyi Almanyanin yaninda I. Dunya Savasina sokmustu.

Enver Pasa Aralik 1914 de Dogu Avrupa uzerinden Rusyaya saldirma planlari yapan Almanyaya yaranmak icin Ruslara Kafkasyada ikinci bir cephe yaratarak Sarikamistaki hazirliksiz Osmanli ordusunun Ruslarin uzerine surulmesi icin emir vermis ve 90.000 gencimizin Allahuekber daglarinda donarak mahvolmasina sebep olmustur. Kendiside esir dusmekten kil payi kurtulmus ve Naciye'sine kavusmustur.

Memlekette yol olmadigi icin Sarikamistaki orduya ikmal yapılamiyordu. Askerler ac ve hala yazlik giysileri ile duruyorlardi. Sarikamisa silah, giyecek, yiyecek ancak İstanbul’dan gemilerle gönderilecek, Trabzon’da karaya çıkarılıp Erzurum’a, oradan da cepheye kağnılarla, at, eşek ve develerin sırtında ulaştırılacakti. Karadenizdeki Osmanli gemilerine nefes aldirmayan Ruslar bunuda engelliyordu.

Meslegi askerlik olanlarin uyarilarina kulak vermeyen darbeci Enver onlari dinlememis ve bu faciaya sebep olmustu. Istanbula donusunde gazetelere sansur uygulamis bu feci haberin duyurulmasini engellemisti. Cogunlugu Hamidiye Alaylarinin uzantisi olan bu askerlere Bab-i Ali gazeteleri bugun oldugu gibi o zamanda pek ilgi gostermiyordu.

Bundan ders alinamadigi icin benzeri olay yine Almanlarin istegi uzerine Suveys Kanalinda tekrar etmis ve yine binlerce evladimiz kanalin sularinda bogulmustu.

Perşembe

27- Neden Güneş sarıdır?

Neden Güneş sarıdır?
Neden Gökyüzü mavidir?

------------------

Cevap:

Güneşe uzaydan veya Ay'dan bakildiginda gorulen rengi beyazdir. Beyaz ışık gokkusagindaki tum renkleri icinde barindirir. Bu renklerin icinde dalga boyu en kısa olan mor atmosferi gecemezken, sonraki mavi renk atmosfere takilir ve gokyuzune rengini verir. Diger renkler ise atmosferi gecerek bize ulasir.


Gunesle bizim aramizdaki atmosfer katmaninin en ince oldugu zaman gunesin tam tepede oldugu zamandir. Gunesteteki mavi rengin atmosfere en az takildigi bu zaman diliminde Gunes neredeyse beyaz gorunur. Saatler ilerledikce, once sari, sonra turuncu ve daha sonrada kirmizi renkte gorulmesinin sebebi ise Gunes ışıgının bize ulasirken once mavi, sonra yesil renginin daha kalin atmosfer tabakasina takilmasidir. Mor, mavi ve yesil tonlarinin filtrelendigi "beyaz renk"li Gunes kırmızıya yakin renkte gorulur.

Pazartesi

26- Neden Anadolu, Mısır ve Mezopotamya Uygarliklarin Besigidir?


Anadolu, Misir ve Mezopotamyayi uygarliklarin besigi yapan nedir?


---------------

Cevap:
Onbinlerce sene boyunca Afrikanin derinliklerinden goceden insanlar Nil Vadisinden Iran Platolarina, Anadolu Yaylalarindan Basraya kadar olan verimli topraklara gocettiler. Bu bolgenin en onemli ozelliklerinden bazilari:

- Avcilik ve yiyecek toplama Afrika iclerine ve diger daglik bolgelere gore daha kolaydi. Buna neden verimli topraklar, bol miktarda av hayvani bulunmasi.
- Iklimsel olarak daha yasanir alanlar olmasi.
- Hayvanlari ehlilestirebilecek miktarda duz ve verimli alanlarin varligi.


Bu nedenlerle av pesinde daha az dolasan insanlar ayni bolge icerisinde gocetmeden kalabilmisler, daha sonra avladiklari hayvanlardan bazilarini evcillestirme firsati bulmuslardir. Ilk evcillestirilen hayvanin av arkadasligi yapan kopek oldugu one surulmektedir. Daha sonralari (yaklasik MÖ. 10.000 yillarinda) Keci, Koyun ve Sigirin evcillestirilmesi takip etmistir.

Bu bolgenin teknolojik ve medeniyet olarak digerlerine gore cok ilerde olmasinin ana sebebi okuz gucunden yararlanmaktir. Okuz sayesine 8-10 insanin dahi yapamayacagi isler mumkun olmus, tarim, sulama vs isler kolay hale gelmistir. Hayvani evcillestirme ve onlarin gucunden yararlanma fikri dunyanin baska taraflarinda binlerce sene sonra akil edilmistir.

Cuma

25- Ne zamandan beri çay içiliyor?


Ne zamandan beri çay içiyoruz?


-----------------

Cevap:

Rivayete göre MS 6 yüzyılda bir Çin prensesinin sıcak su içerken bardağına çay yaprağı düşmesinden beri yeryüzünde çay içiliyor. Dünyada sudan sonra en çok içilen sıvı çay. Türkiye ise çay üretiminde dünya sıralamasında gerilerde olsa da çay tüketiminde (ingiltereden sonra) ikinci sırada yer alıyor. Ama birkaç yüz yıldır neredeyse su ihtiyacımızı çaydan karşılamamıza rağmen çay kültürümüz gelişmemiş, çayla ilgili ritüellerimiz yok. Genellikle tek bir tip çay yapıyoruz.

Lezzetli çayın yapımı da büyük özen gerektiriyor. İlk kural klorsuz, kireçsiz taze kaynamış bir su. Sonra da cinsine göre 3-5 dakika arası demlemek gerekiyor. Hem suyun bizdeki gibi sürekli kaynak tutulması içindeki oksijeni yok ettiği için çayın aromasını bozuyor.

24- Eski Meclis Binasinin Tarihi


Eski Meclis Binasi ne zamana kadar kullanilmistir?


--------------------

Cevap:

Ulus Meydanı’nda, Cumhuriyet heykeli karşısında köşede bulunan bu 1. Meclis Binası İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulübü için 1915 yılında yapımına başlanmış, 1920 yılına kadar binanın üstü açık olarak kalmıştır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında üzeri kiremitle örtülmüş, 23 Nisan 1920’de ilk kez TBMM bu binada çalışmalarına başlamıştır. 15 Ekim 1925’e kadar 5,5 yıl Meclis binası olarak kullanılmıştır. 5 Kasım 1925’te Atatürk’ün bir nutku ile Ankara Hukuk Fakültesi ilk defa burada açılmıştır. Uzun yıllar Hukuk Fakültesi olarak bu binadan yararlanılmış, ardından Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi olarak 1952 yılına kadar kullanılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin buradan ayrılmasından sonra dokuz yıl terkedilmiş, bina Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne devredilerek 23 Nisan 1961’de Meclis Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Bina Ankara taşından iki katlı olarak yapılmıştır. Üzeri geniş saçaklı bir çatı ile örtülmüştür. Yer yer çıkıntılı dikdörtgen planlı olup, içerisi Neo-Klasik üslupta pencerelerle aydınlatılmıştır. İçerisinde geniş bir toplantı odası, bunun çevresinde ve ikinci katta değişik ölçüde odalar bulunmaktadır.


Meclis, 1925 den itibaren yakindaki 2. TBMM binasina tasinmistir.

Perşembe

23- Osmanlicayi neden anlamiyoruz?


Osmanlicayi neden anlamiyoruz?
Osmanlica nasil bir dildir?

---------------


Cevap: Osman Bey ve Ertugrul Gazi'nin Oguz boyundan oldugu soylensede Anadoluya gocetmeden onceki anayurtlari bugunku Afganistan-Iran hududundaki bolgeydi ve bu bolgede Farscanin Duri (Dari) lehcesi konusulur. Osmanli hanedanindan hic bir padisah Turk oldugunu soylememistir.

Anadoluda Sogut yoresine yerlestikten sonra kurduklari devletin lisanida Farsca idi ve bu gelenek Anadoludaki bazi beyliklerin halkinin Turkce/Turkmence konusmalarina ragmen degismedi.
Bugunku Turkce 1926 senesinden itibaren Dil Kurumunun Anadolu Turkcesini baz alarak gelistirdigi lisandir.

Bugunku nesiller Ataturkun meshur Nutuk soylevini ancak tercume ederek anlayabiliyorlar.

Pazartesi

22- 1 YTL 75 YKr neyin bedelidir?


1 YTL 75 YKr neyin bedelidir?

------------------

Cevap: Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü'nü kazanınca Diyarbakır'da oturan ailesinden ayrılarak Ankara'ya gelen Ali Mayda, okulunu bitirdikten sonra bir süre Başkent TV'de çalıştı. Mayda, daha sonra askere gitti.
Kayseri 12. Askeri Hava Üssü'nde askerlik yapan Ali Mayda, nöbet sonrası silahını teslim etmek için diğer nöbetçi askerlerle birlikte askeri araca bindi. Silahı dinlenmek için iki bacağını arasına aldı. Silahı ateş alınca Mayda hayatını kaybetti. Askeri Savcılık, her iki koşulda da ölümün Mayda'nın kusurundan kaynaklandığı görüşüyle dosyayı kapatırken, ölüme neden olan kurşunun parasının tahsilinin gerektiğine hükmetti. Savcılık, Kayseri Muhakemat Müdürlüğü'ne, çocuklarının ölümüne neden olan 1 YTL 75 YKr'lik kurşunun parasının Mayda'nın ailesinden tahsili için yazı gönderdi. Aile, İdare Mahkemesi'nde iyi silah kullanamayan Mayda'nın silah verilerek nöbete gönderilmesi nedeniyle tazminat davası açtı. 24 Haziran 2007

21- Aylarin isimleri nereden gelmistir?


Takvimdeki Aylarin isimleri nereden gelmistir?


---------------------

Cevap: 1944 sonunda değin Rumi takvimindeki isimleriyle teşrinievvel, teşrinisani, kânunıevvel ve kânunısani biçiminde kullanılan dört ayın adı, 10 Ocak 1945'te kabul edilen 4696 sayılı yasayla ekim, kasım, aralık ve ocak olarak Türkçeleştirilmiştir.

Subat ibranicedeki Shevat yada Shebat isminden. Nisan, Temmuz ve Eylul ise ibranicedeki isimleriyle aynen alinmistir.
Haziran; Suryaniceden (sicak anlaminda).
Mart ve Agustos Julien takviminden.
Mayis ise Yunan tanricasi "Maia" dan kaynaklaniyor.
Resim: Babil "Gaezer"Takvimi

20- BM İnsani Kalkınma Raporunda kacinci siradayiz?


BM İnsani Kalkınma Raporu nedir ve kacinci siradayiz?

---------------

Cevap: O ulkedeki insanlarin yasam standarti, omur, egitim duzeyi gibi faktorleri belirleyen bilgilere gore hazirlanan rapor.

84 siradayiz ve Avrupada sonuncuyuz.

Kenya, Mogolistan, Botswana gibi ulkelerle ayni grupta yeraliyoruz ve Umman, Libya, Kuba, Rusya, Fiji gibi ulkelerin gerisindeyiz.

Kanada son 20 yilda 10 defa en "yasanilir" ulke olarak 1. siraya yerlesmistir.

19- Agnostik kime denir?


Agnostik kime denir?


---------------------


Cevap: Hic bir dine inanmayanlara agnostik denir. Agnostiklere gore bir din veya tanriya inanmak icin yeterli delil yoktur ama bu "yoktur" anlamina da gelmez.

Ateistlerden farki ise; agnostikler hic bir din ve inanca karsi degillerdir. Oysa ateism tanri ve dinin olmadigini savunur.

Einstein, Marie Curie, Darwin, Robert Ingersoll, Bertrand Russel, Mark Twain, Churchill, Bill Gates, Stephen Hawking, Uma Thurman, Keanu Reeves, Larry King, Ahmet Altan taninmis agnostiklerdir.

18- Tavla ne zamandan beri oynanir?


Tavla ne zamandan beri oynanir?


------------------


Cevap: Türkiye'de çok yaygın bir oyun olan tavlanin benzeri Iran'in "Yanik Sehir" harabelerinde bulunmus ve Millattan Once 3000 tarihine kadar ulastigi sanilmaktadir.

17- Ocalan hangi lisede okudu?


Ocalan hangi lisede okudu?


--------------

Cevap: 1966-69 arası Ankara Kızılaydaki Tapu Kadastro Meslek Lisesi'nde yatılı olarak eğitim gördü. Mezuniyetten sonra Diyarbakır'da "memur" olarak göreve başlayan Ocalan, 1970’te Bakırköy Tapu Müdürlüğü emrine atandı, Çatalca Tapu Fen Amirliği’inde 2 yıl görev yaptı. Köylerde "kadastro memuru" olarak çalışan Apo, bu dönemde İstanbul Hukuk Fakültesi'nde okudu. 1971’de Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne geçti. 1975'e kadar Maliye Bakanlığı’ndan burs aldı.

Pazar

16- Gladio nedir?



Gladio nedir?
(Ergenekon nedir?)




-----------------------


Cevap: Latince'de kılıç anlamına gelen Gladio sözcüğünü isim olarak kullanan örgüt, Amerikan ve İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi olan Stay Behind tarafından 1952 yılında kuruldu. CIA tarafından yönetilen ve finanse edilen örgüt, 1956 yılında ABD ile işbirliği içinde, casusluk ve gerilla savaşı yapmak üzere örgütlendi.


Her NATO ulkesinin "Ozel Harp Dairesi"nce idare edilen bu örgüt, Türkiye'de Ergenekon/Bozkurtlar (sivil ayak) yada Kontrgerilla (devlet icindeki ayak) olarak biliniyor.


Diger ulkelerdeki ismi: , İtalya'daki adı Gladio, Yunanistan'da B-8 ya da Koyun Postu, Belçika'da SDRA-8, Hollanda'da NATO Komutası, Batı Almanya'da Gehlen Harekatı, Stay Behind ya da Sword, Avusturya'da Schwert, Fransa'da Rüzgar Gülü, İspanya'da Anti-Terör Kurtarma Grubu (GAL), İngiltere'de Secret British Network, Türkiye'de Kontrgerilla olarak bilinen Soğuk savaş döneminde komünist düşüncenin iktidarları ele geçirmemesi için kurulan NATO ve CIA destekli birimler.



Daha genis bilgi icin bkz. Ulkuculerin Tarihi.

Britanyada yayinlanan Searchlight Dergisi (n°47, May 1979, p.6), in 1978, Abdi Ipekci ve Taksim Katliaminindan Kontrgerilla yi sorumlu tutar ve komutaninin Kenan Evren oldugunu soyler.





http://en.wikipedia.org/wiki/Gladio

15- Dunya ne yiyor?


Dunyada en cok tuketilen yiyecekler hangisidir?


--------------

Cevap: Bugday, Pirinc, Misir, Cavdar dunya insanlarinin yiyecek ihtiyacinin %70 ini karsiliyor.

Toplam 15 bitki ve 8 hayvan tum yiyecek ihtiyacinin %90 indan fazlasini teskil ediyor.

14- Dinler



Dunyada kac din vardir ve kac kisi bu dinlere inaniyor?
--------------

Cevap: Adherents.com verilerine gore 4.200 civarinda din ve bu dinlerin alt gruplari var.

Wikipedia ve Encyclopaedia Britannica verilerine gore Hiristiyanlik ve Islamiyet Dunya nufusunun yarisindan fazlazini (%53) olusturuyor.
Ibrahimi Dinler
Hiristiyanlik: 2.1 Milyar
Islam: 1.5 Milyar
Yahudiler: 14 Milyon
Hindu Dinleri
Hiduism: 900 Milyon
Budizm: 376 Milyon
Sihizm: 23 Milyon
Uzak Dogu (Cin) Dinleri
Taoizm: 187 Milyon (gayri resmi)
Konfucyus: 350 Milyon
Geleneksel Cin Dinleri: 394 Milyon
Kabile ve Etnik Dinler
Afrika, Asya, Amerika: 400 Milyon

Cumartesi

13- Neden Turkiyeye yatirim az?


Ortadogudaki petrol zenginliginin Turkiyedeki yatirim potansiyeli nedir?


------------------

Cevap:


Gunde: 20 Milyon varil x her varil 100 dolar = 2 Milyar Dolar

Senede: 720 Milyar dolarin uzerinde perol dolari Ortadoguya akiyor.


Bu miktarin yaklasik 200 Milyar Dolari petrol ureten ulkelerin kendisine yatirim olarak gidiyor.

Senede 500 Milyar Dolar kadari ise cesitli ulkelere yatirim olarak kayiyor.

Ornegin: Dunyanin en buyuk bankalari Citibank, Chase Manhattan vs deki en buyuk hissedarlar, yine en buyuk yatirim sirketlerinden Gulf Investments, Investcorp, Abu Dhabi Investments cesitli ABD ve AB limanlari, BP, Texaco gibi petrol sirketleri, Sachs Fifth Avenue, Tiffany, Gucci vs luks magaza zincirleri bu yatirimlarin sadece bir kaci.

Bu yatirim sirketlerinin her biri duzinelerle uluslararasi holdinglerin sahibi.

Tabiiki pek cok ulkeye verilen trilyonlarca Dolarlik borc, tahvil, senet, bono gibi yatirimlarda cabasi. (NY Times).

Turkiye ise, trilyonlarca olan bu yatirim denizinin sadece birkac milyarindan dahi yararlanamiyor denilebilir.

Sebep: istikrarsiz ulke politikasi.

Cuma

12- Yeşil Kart


Türkiyede kac yeşil kartlı var?

-----------

Cevap:

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yeşil kartlı sayısının son iki yılda 6 milyon 700 binden, 2006 da 11 milyon 366 bine yükseldiğini bildirirken, yeşil kartlılarda Diyarbakır 571.667 kişi ile birinci sırada yer aldı.

REKOR DİYARBAKIR’DA
Akdağ’ın yanıtına göre, yeşil kartlı vatandaşların illere göre dağılımında ise rekor 571 bin 667 kişi ile Diyarbakır’da bulunuyor. En az yeşil kartlı vatandaşa sahip il 11 bin 466 kişi ile Bilecik olurken, 12 milyon nüfuslu İstanbul’daki yeşil kartlı sayısı ise 455 bin 914. Ankara’da 247 bin 435, İzmir’de ise 209 bin 51 vatandaş yeşil kart sahibi.

Perşembe

11- Türkiye'de yılda kac dava zamanaşımına uğruyor?

Türkiye'de yılda kac ve hangi davalar zamanaşımına uğruyor?
------------------

Cevap: Yaklasik 500 bin.



Devlet, kendisine yönelik suçlarda adaleti hızla yerine getiriyor. Özellikle düşünce suçları hiçbir zaman, "zamanaşımı"na uğrayıp düşmüyor.

Ancak devlet gorevinizi veya irtibatinizi istismar edip, dolandırıp hazineyi veya vatandasin malini, canini, hakkini zarara uğratmışsanız zamanaşımından yararlanmanız mümkün oluyor.


Türkiye'de yılda 480 bin dava zamanaşımına uğrayıp düşüyor.

Yani, adalet sistemi ve devlet kendine yapilani affetmezken baskalarina yapilan suclardan dolayi her yıl en az 480 bin kişiye gizli bir af uyguluyor. Dosyalar mahkemelerle Yargıtay arasında gidip geliyor, sanıkların ifadesi alınamıyor, tanıklar kayboluyor, araya birileri giriyor ve dava dosyaları düşüyor.

İşkencede ölen Birtan Altunbaş davası bir örnek. İşkenceci polislerin dosyası mahkemeler arasında gidip gelirken zamanaşımına uğradı ve yargı sistemi, polisleri affetmiş oldu.
Veya; Yargıtay, Egebank’ın eski sahibi Yahya Murat Demirel hakkında Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği mahkumiyet kararının bulunduğu dosyayı buldu.
Temyiz incelemesi için Yargıtay'a gönderilen dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığ'nda kaybolmuştu. Demirel'in mahkum olduğu dava dosyası, zamanaşımı süresi dolduktan sonra ortaya çıktı.
Demirel'in bir yıl hapis ve 1 milyon 520 bin lira para cezasına çarptırıldığı dosya, aradan iki yıl geçtikten sonra kapatılan Yurtbank'ın sahibi Ali Balkaner'in 23 klasörlük dava dosyalarının içinde bulundu. Demirel'in zamanaşımı nedeniyle kurtulduğu dava dosyasının, Balkaner'in dava dosyalarının bulunduğu çuvala nasıl girdiği ise tesbit edilemedi. http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=139016

10- SUCUK NASIL YAPILIR


Gurme sucuk nasıl yapılır?

-----------------

Cevap:


MALZEMELER 5 kilo dana kıyması, döşle karısık 20 gr kırmızı toz biber10 gr yenibahar 20 gr karabiber 80 gr tuzla dövülmüs sarmısak 100 gr tuz 5 m koyun barsaðı (Mısır Çarşısından temin edilebilir)


HAZIRLANISI

Malzeme iyice yoðurulur, birkaç saat serin bir yerde bekletilir. Ilık tuzlu suda 15 dakika bekletilmiş baðırsaða sucuk doldurma makinesiyle içinde hava kalmayacak sekilde istenen büyüklükte doldurulur, sicimle baðlanır. Kuruması için rüzgarsız bir yere asılır. Ilk 3 gün asılan sucuklar günde 1 kere suya daldırıp, çıkartılır. Damak zevkine göre baharat ve sarmısak miktarı arttırılıp, çoðaltılabilir.


(C) Kenan Saner

9- Jandarma’yı Karıştıran Çok Gizli Dosya


2003 yılının son ayları, Ankara’da Jandarma’nın yapmakta olduğu çok gizli bir operasyon... Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’dan eski Başbakan Tansu Çiller’e, Tuğgeneral Veli Küçük’ten Sedat Bucak’a kadar olaylar dizisi…



----------------


Albay Erdal Sarızeybek: "Gizli Bir Operasyonu Bozdum".


8- AVRUPA BİRLİĞİ TEMEL HAKLAR BİLDİRGESİ


Avrupa Birligine uye olursak bagımsızlıgımızı kaybedecekmiyiz?
----------
Cevap: Hayır.
Birligin temel felsefesi asagidaki sekildedir.


GİRİŞ

Avrupa halkları, aralarında daha yakın bir birlik oluşturmak için ortak değerlere dayalı barışçı bir geleceği paylaşmaya kararlıdır.

Ruhani ve manevi mirasının bilincinde olan Birlik, bölünmez ve evrensel değerler olan insan onuru, özgürlük, eşitlik ve dayanışma değerleri üzerine inşa edilmiştir. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanmaktadır. Birlik vatandaşlığını tesis ederek ve bir özgürlük, güvenlik ve adalet bölgesi oluşturarak bireyi, faaliyetlerinin merkezine yerleştirir.

Birlik, bu ortak değerlerin korunması ve geliştirilmesine katkıda bulunurken Avrupa halklarının kültürleri ve geleneklerinin çeşitliliği yanısıra Üye Devletlerin ulusal kimlikleri ve bunların ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerdeki kendi kamu makamlarının düzenlenmesine saygı gösterir. Dengeli ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmeye çalışır ve insanların, eşyaların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımını ve yerleşme özgürlüğünü sağlar.

Bu amaçla, toplum, sosyal ilerleme, bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında temel hak ve özgürlüklerin bir Bildirge'de daha açık bir şekilde ortaya konulması yoluyla bu hak ve özgürlüklerin korunmasının güçlendirilmesi gerekmektedir.

Bu Bildirge, Topluluk ve Birliğin yetkileri ve görevlerini ve yetki ikamesi ilkesini dikkate alarak özellikle Üye Devletlerin ortak uluslararası yükümlülükleri ve anayasal gelenekleri, Avrupa Birliği Antlaşması, Topluluk Antlaşmaları, Avrupa İnsan Hakları ve Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi, Topluluk ve Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen Sosyal Bildirgeler ve Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihat hukukundan kaynaklanan hakları yeniden teyid etmektedir.

Bu haklardan yararlanılması, öteki kişiler, insanlık ve gelecekteki kuşaklar konusunda sorumluluklar ve görevleri beraberinde getirmektedir.

Birlik, bu nedenle, aşağıda belirtilen hakları, özgürlükleri ve ilkeleri tanımaktadır. ...devami



7- Petrol üreticileri


OPEC üyesi ülkelermi daha cok petrol üretir yoksa OPEC üyesi olmayan ülkelermi?


OPEC üyesi ülkeler: Suudi Arabistan, İran , Birleşik Arap Emirlikleri, Venezuella, Irak, Nijerya, Libya, Angola, Cezayir, Endonezya, Katar ve Equador.

-------------
Cevap: OPEC üyesi olmayan ülkeler.

Toplam Dunya petrol uretimi gunde: 77 milyon varil.
OPEC üyesi olmayan ülkeler: 41,5 milyon varil.
OPEC üyesi ülkeler: 35,5 milyon varil.

Sadece Rusya, Norvec, Meksika, Kazakistan, Kanada, Umman, Malezya, Britanya (UK), Hindistan, Cin ve ABD nin urettigi petrol miktari OPEC ten daha fazladir (35,6 MV).

Cok onemli zannettigimiz Azerbeycan, Turkmenistan vs. gibi kucuk ureticiler listeye dahil degildir.
http://en.wikipedia.org/wiki/Chart_of_exports_and_production_of_oil_by_nation

Çarşamba

6- "sen de mi Ariel Sharon!"


Israil basbakanlarindan Ariel Sharon ve yine eski basbakanlardan ve "Nobel Baris odullu" Menahim Begin 1940 larda kirmizi bultenle ingiltere tarafindan "Terorist" olarak araniyordu.

Her ikiside hangi "bolucu" ve "terorist" orgut uyesiydiler?
---------

Cevap: Irgun (Ha'Irgun Ha'Tsvai Ha'Leumi B'Eretz Yisrael).
Suc: Kudüs'teki King David Oteli'nin dinamitlenmesi (Temmuz 1946) ve Arap köyü Deyri Yasin'e karşı düzenlenen saldırıydı (250 ölü).

5- BJK Renkleri


Beşiktaş’ın ilk renklerinin kırmızı-beyaz olduğu, Balkan Savaşı'nın kaybedilmesinin ardından siyah-beyaz olarak değiştirildiği söylenir.

Dogrumu?
---------
Cevap: Hayir.

BJK sitesine gore "100. yıl belgeselinin hazırlanması sırasında yapılan ayrıntılı araştırmalarda, kırmızı rengin kullanılmadığı, renklerimizin her zaman siyah-beyaz olduğu yönündeki belgeler ağırlık göstermiştir. Beşiktaş 100. Yıl Belgeseli yapımcısı Tuğrul Yenidoğan, yaptığı araştırmalar sonucunda bu tartışmalara noktayı koymuştur".

4- Ceteler 2006


Devletin açıkladığı resmi rakamlara göre sadece geçen yıl ortaya çıkarılan irili ufaklı 374 çeteyle ilgili olarak 292 polis, 119 asker kökenli kamu görevlisi hakkında kovuşturma yapılmış. Ayrıca 19 savcı da bu çete bağlantısı iddiasıyla soruşturmaya uğramış.

Salı

3- Yunan


Dunyadaki insanlarin cogu "Greek" derken, sadece Turkce ve Arapca dil grubundaki halklar komsumuz Yunanistan halkina "Yunan" der.

Neden?
-------------
Cevap: Selcuklularin Bati Anadolu halki ile ilk defa temas ettikleri zamanlarda yore halki kendine "ionian" diyordu. Ionian kelimesi daha sonra "Yonan" ve "Yunan" olarak Turkceye ve Arapcaya gecti.

2- Deve


Bugun Misir dahil tum Arabistanda develer yaygindir.

Peki Misir hiyegroliflerinde neden hic deve yoktur?
--------
Cevap: Deve Ortadogu cografyasina ait degildir. Buyuk Iskender'in MO 300 lu yillarda Hindistan donusunde getirdigi develerin Ortadogu çöl ortamina uyumu farkedilince yayginca kullanilmaya baslanmistir.
Oysa cok daha eski zamanlarda var olan Ramses, Keops vs. firavunlar donemi uygarlik o tarihlerde coktan tarihten silinmisdi.

1- Dolar Yukseldi

Neden hep "Dolar yukseldi" yada "Dolar dustu" deriz de "TL yukseldi" veya "TL dustu" demeyiz?
--------------
Cevap: Psikolojik. TL dustu denilmesi halinde devletin kotu birsey yaptigina kanaat getirilir. Halbuki buna ekonomik ayar ve dengeler karar verir.