Salı

45- BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ NEDİR?



BOP NEDİR?

11 Eylülde uçaklardan birinin çarptığı Pentagon’dan sadece 2 Km ötede bir işyerinde çalışıyordum. Olaydan bir iki hafta sonra çok samimi zannettiğim bir iş arkadaşıma sigara molasında “valla bunun sebebinin birazını da Amerikan dış politikasında aramak lazım” demiştim. Bir hafta sonra büyük patronun tarifi ile “yıldızı yükselen menajer” olmama rağmen işime gerekçesiz (bunlari söylediğim için) son verilmişti.

Yıllar sonra karşılaştığım patronum "Charlie Wilson un Savaşı” filmini daha önce seyretmiş olsaydım hala bizim firmamızda, belkide tepesinde biryerlerde olurdun… üzgünüm” demişti.

Haklıydı.
Türkiyede gösterildimi bilmem ama modern dünya tarihinin akışını değiştiren olaylar bu filmde tüm çıplaklığı ile gösteriliyordu. ABD nin diğer ülkelerde yaptiklarının sonuçları olduğunu anlaması da bu gerçek hayat filminde anlatılıyordu.

NEYİ ANLADI ABD?

1970 lerin sonlarına doğru gidelim…
Soğuk savaş tüm gücü ile her coğrafyada kendini hissettiriyor. Türkiyede MGK da hazırda bekleyen generaller, İranda Şah, Pakistanda Amerikan desteği ile darbe yapan general Ziya Ül Hak. Incirlik, Almanya ve Okinawa daki Amerikan üsleri durmaksızın Sovyet hava sahasinda ajan uçuşları yapıyor. Tüm bu coğrafyanın tam ortasında soğuk savaşın taraflarının bir türlü dikiş tutturamadığı ve en gizli projelerin döndüğü Sovyet Baykonur üssünün dibindeki Afganistan.
Nihayet 1970 lerin başlarında ABD gizlice U2 uçaklarının inebileceği havaalanları planını göze alıp gizlice inşaa etmeye başlıyor.
SSCB için kırmızı çizgi olan bu inşaat fazla gecikmeden, 1979 da Afganistanı işgal etmesine sebep oluyor. Ne yeni bir Viet-Nam’ı nede SSCB ile doğrudan savaşı göze alamayan Amerika olan bitene neredeyse seyirci kalıyor.

SARHOŞ, HOVARDA VE SİLİK BIR ŞAHSİYET OLAN TEXAS MİLLETVEKİLİ CHARLIE WILSON HARİÇ.

1960 lardan beri tarlayı, çiftçiliği, ticareti unutup sürekli savaşan Afganlar bir kere daha silahlarını ellerine alıyorlardı. Fakat bu sefer, islam dünyasında dinsizler manasına gelen komunizmden müslüman bir ülkeyi kurtarmak isteyen yabancılarda Afganların yanında mücadeleye katılıyorlardı. Bu yabancılara Mücahitler deniliyordu.
Eli kolu bağlı olan Amerikalılar gizli operasyonlar ve aracılar aracılığı ile dünyanın her yerinden Mücahitlerin Afganistana akmasını sağlıyorlardı. Elinde şampanya bardağı ile haberleri izlemekten başka birşey yapamayan Charlie Wilson Sovyet helikopterlerinin Mücahitlere yaptığı hasarı gördügünde “bunlarda Stinger füzesi olsa herşey değişir” diyordu.
Işte bu fikir dünyayı değiştirmenin başlangıcı idi.

Ertesi gün CIA in kapısına dayanan Charlie yalvara yalvara bu füzeleri aracılar vasıtası ile nihayet Afganistana gönderebilmişti. Birden koca Sovyet Hava Kuvvetleri çaresiz kalmış, tek uçak kaldırmaya bile cesaret edemez olmuşlardı.
Hava üstünlüğü giden Sovyetlerin o dağlık ülkede Afgan ve Mücahitlerle başetmesi imkansızdı.
Onca masraf ve insan kaynaklarına rağmen SSCB sadece on sene dayandı ve 1989 da Afganistanı terketti. Ardından SSCB iflas etti ve dağıldı.
Ertesi gün o savaşa milyarlarca dolar akıtan Amerika da Afganistanı terketti.
Charlie Wilson “terketmeyin, bir kaç milyon daha harcayın yol, okul yapın, tarım öğretin” diye ABD Senatosuna aylarca yalvardı ama olumlu cevap alamadı.

BU BİR KAÇ MİLYONU HARCAMAK İSTEMEYENLER BİR KAÇ YIL SONRA NEW YORK DAKİ İKİZ KULELER OLAYI İLE BAŞLAYAN TRİLYONLARCA DOLARLIK MASRAFLARA SEBEP OLACAKTI.

Az degil, otuz küsur senedir ABD nin darbeleri, planları, hesapları nedeniyle huzur görmeyen ve fakirlikten kıvranan Afganlar terkedilmiş ve “kullanılmış” hissettiler. Üstelik on binlerle ifade edilecek yabancı Mücahitlerde ortada kalmıştı.
Önce savaşın lideri olan Molla Ömer malum Taliban örgütünü kurup ülkede iktidari ele geçirdi.
Sonra…
Amaçsız, aylak aylak gezen Mücahitler örgütlenerek El Kayda yı kurdular.
Gerisi malum.
***

11 Eylül 2001 sabahı bir ilk okulda öğrencilere konuşan George Bush un kulağına birinin gelip birşeyler fısıldadığı anı hatırlarmısınız? O yüz ifadesi aslında tüm Amerikanın yüz ifadesiydi.
Nerden gelmişti bu adamlar?
Niye yapmışlardı bunu?
Biz ne yaptıkki onlara?

EVET… BİZ NE YAPTIKKİ ONLARA?

İşte Amerikalıların çoğu hala bu sorunun cevabıni bulabilmiş değil. Bırakın onu, Bush hükümeti bile anlayana kadar seneler gececekti.
Oysa cevap basit fakat derindeydi.
Amerika nesillerdir başta müslüman ülkeler olmak üzere o ülkelerdeki krallara, sultanlara, generallere, diktatörlere, babadan-oğula geçen cumhuriyetimsi despotlara yardım edip o ülke halkının ezilmesini, fakirlesmesini eziyet çekmesini sağlıyordu. Işte Iran Şahı, Mısır Sedat ve Mübarek’i, Saddam, Suudiler, Esad ailesi, Ziya Ül Hak gibileri, Pinochet, Ferdinand Markos ve general cenneti Türkiye.
Hükümetin bu gerçeği anlaması, daha doğrusu kabullenmesi bir kaç yıl aldı ama sonuçta dank etti. Içine düştükleri bu bela tahmin edilenden çok çok daha büyüktü. Cünkü sadece müslümanlar değil, Filipinler, Burma, Güney Amerika ülkeleri, Afrika ülkeleri gibi halklarının tamamı aynı yanlış hesabın sonuçlarıyla kıvranıyordu.
Buna son verilmeliydi.
Krallar, diktatörler, generallere destek verilmesi politikalarina son verilmeliydi. Halkın. azınlıklarin, insan haklarının, demokrasinin yesereceği yeni projeler üretilmeliydi.

Bu politikadan bizim generaller de nasibini aldı… Amerikan desteği kuş olup uçtu. Yerine gelen projeyi duyunca bazı generallerimiz Çin-Iran-Rusya ittifaklarından bahseder olmuşlardı.


NEYDİ BU PROJENİN ANA PRENSİPLERİ?

1- Demokrasi kimseyi dışlamayacak haktır. Her politik toplumsal grup kendini özgür, adil ve şeffaf kuruluşlar vasıtasıyla yönetir.
2- Demokrasi her ülkede o ülkenin gerçekleri doğrultusunda fonksiyoneldir. Demokrasinin evrensel olmasındakı ana sebep farklılıkların her toplumda kendine özgü biçimde şekillenmesinin sağlanması ile olur.
3- Amerikanın temel değerleri demokrasiyi desteklemesini gerektirir. Fakat Amerikanın Ortadoğu politikası çoğu zaman çıkarlar için bu değerlerin feda edilmesine neden olmuştur. Amerika sürekli ve istikrarlı biçimde dünya demokrasilerini desteklemelidir.
4- Ortadoğuda demokrasiyi desteklemek Amerikanın uzun vadeli çıkarları için faydalıdır. Mevcut statüko dahilindeki bu diktatorleri desteklemek uzun vadede Amerikanın güvenliği ve çıkarları için risk tasır. Buna karşin, samimi bir sekilde demokrasiyi teşvik etmek ilk anda riskli görünse dahi, özgür ve şeffaf uygulamalar sonuçta şiddet eğilimlerini azaltacaktır.
5- Amerika, Ortadoğudaki demokrasi isteğine tarafsız kalamaz. Amerikanın Ortadoğu ülkelerine her yıl yaptığı milyarlarca dolarlık ekonomik ve askeri yardımlar ABD nin o bölgeye ilgisinin göstergesidir ve bu durumda tarafsız ve ilgisizmiş gibi davranmasını engeller. ABD politik reformlarının sonuçlarını ve davranışlarını dikkatlice gözden geçirmelidir.
6- ABD Ortadoğunun demokratikleşmesi için büyük potansiyele sahiptir. Amerikanın bölgedeki diktatörlere tolere etmesi demokrasiye inancının samimiyetinin sorgulanmasına sebep oluyor. Istikrarlı bir şekilde demokrasiyi desteklemesi bu kötü şöhretinin tamirine sebep olacaktır.
7- Amerika demokrasinin sonuçlarına razı olmalıdır. Kısa dönemde özgür seçimler ABD nin çıkarlarına uymayan bazı hükümetlerin işbaşına gelmesi ile sonuçlanabilir. Her nasıl olursa olsun Amerika bu sonuca saygı göstermelidir. Uzun vadedeki demokratik getiriler ve inanırlık kısa vadedeki hasarları fazlasıyla kapatacaktır.
8- Demokrasi zorla empoze edilemez. Demokrasinin tanıtılması ve hayata geçirilmesi sadece diyalog ve diplomasi gibi barısçıl yöntemlerle olur. ABD bu süreci destekler ve yardım edebilir ama Ortadoğuda demokrasinin yesermesi sadece o ülkelerin kendi iç dinamikleri ile kurulabilir.


PEKİ NEDİR BU PROJENİN İSMİ?

Türkiyede milliyetçi ve muhafazakar kimselerin bize öcü olarak tanıttıkları ve bir Think-Tank tarafından promote edilen BOP yada Büyük Ortdoğu Projesi denilen proje.
Amerikan desteğini kaybeden generallerin, diktatörlerin korkacağı kadar var değilmi?
Haaa. Bir de o meşhur harita var öyle ya!
O harita ortalığı karıştırmak için Ahmet Kaya nin konserine “harita” yaratan bizim Ertuğrul Özkök benzeri bir gazetecinin icadıdır.